Tavşandere Nekropolü, bugünkü Kemer Köyü mezarlığından hemen sonraki sağa doğru girilen ilk sapakta, kentin güney kapısı ve doğusundaki tepeler arasına konumlandırılmış bir vadi içerisinde yer almaktadır. Nekropol alanlarının belirlenmesinde kent surlarının dışı, kente giriş yolları, tarıma uygun olmayan vadi yamaçları ve kayalıklar tercih edilmiş olup, bu tür alanlar mezar ve nekropol seçiminde öncelikli araziler olmuşlardır. Tavşandere Nekropolü bu ölçütlerin hepsini bünyesinde barındırmaktadır. Kentin güney sınırında, yerleşim alanından uzak bir mevkide bulunan nekropolis, vadi yamacında derinliklerin ve yükseltilerin bulunduğu bir alana kurulmuştur.
2004 yılında, okul inşaatı için temel kazma çalışmaları sırasında mezarlara rastlanılmasıyla ortaya çıkan ve temel çalışmalarından Geç Roma Dönemine ait mezarları tahrip edilen nekropolde, aynı yıl Çanakkale Müzesi tarafından kurtarma kazısı yapılmış, ilk sistematik kazılar ise 2005 yılında başlamıştır.
2005 yılından itibaren gerçekleştirilen çalışmalar ile 200’ün üstünde mezar gün yüzüne çıkarılmıştır. Tavşanedere Nekropolü’nde, MÖ 7. yüzyıldan başlanarak MS 2. yüzyıl sonlarına kadar aralıksız kullanıma işaret eden bu mezarlar; Anıt Mezar, Lahit, Taş Sandık Mezar, Taş Örgü Mezar, Kiremit Mezar, Pithos Mezar, Amphora Mezar, Basit Toprak Mezar, Ahşap Tabut Mezar, Urne Mezar, Oygu Oda Mezar ve Pişmiş Toprak Lahit Mezar olmak üzere çok sayıda farklı mezar tipolojisi sunmaktadır. Ortaya çıkarılan mezarlarda “inhumasyon” ve kremasyon gömü geleneklerinin kullanıldığı anlaşılmış ve bu gömülerden ölü hazırlama, yakma da kullanılan ya da ölünün öteki dünyada kullanacağına inanılan çok sayıda mezar hediyesi ve ölü eşyaları ele geçmiştir.
Yaklaşık olarak 900 yıl aralıksız kullanım gören nekropol, elde edilen veriler ile statü, meslek grupları, yaşayış biçimi gibi sosyal, ekonomik ve kültürel yaşantı hakkında bilgiler sunmaktadır. Geniş yelpazeye sahip mezar hediyeleri ve ölü eşyaları arasında pişmiş toprak aryballos, alabastron gibi koku şişeleri, lekythoslar, unguentariumlar, testiler, meyve tabakları, figürinler (tanrı-tanrıça, güvercin, horoz, at, oturan kadın, savaşçı kukla vs. ), cam kaplar, altın taç, yüzük ve kolyeler, strigilisler, bronz aynalar, olta iğneleri, kemik tokalar sayılabilir. Parion’un sağlık ve tıp alanı ile ilişkisini ortaya koyan kadın hekim mezarı ve çok sayıda olta iğnesi ele geçen balıkçı mezarları da kentin sosyo-kültürel yapısını ön plana çıkarmaktadır. Buluntular yardımıyla kentin Arkaik Dönem’de başlayan zenginliğinin Hellenistik Dönem’de doruğa ulaştığı söylenebilir. Nekropolis’in en yoğun kullanım evresi ise Roma Dönemi olup, MS 2. yüzyıl sonlarına kadar tarihlenen çok sayıda mezar ile demografik değişim saptanmıştır.