Bakanlığınız, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün, 24.06.2002 gün ve 010093 sayılı yazılarıyla izin verilen, Kuzey Troas- Parion Yüzey Araştırmalarının 2002 sezonu çalışmaları 9-18 Ağustos 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Çanakkale İli, Yenice ve Biga ilçelerinde yürütülen bu yılki çalışmalar için öncelikli hedef olarak, bölgenin iç kesimleri seçilmiştir. Bu doğrultuda 9 Ağustos 2002 günü ekip olarak Yenice Öğretmen Evi’nde toplanılmış, ilgili mülki amirlere yazılı ve sözlü bilgi verildikten sonra aynı gün araştırmaya başlanmıştır.

Yenice’deki çalışmalarımıza, Kaymakamlık binası önündeki bahçeye yerleştirilmiş, Seyvan Köyü’nden getirildiği söylenen, 60x80cm. ölçülerindeki, üzerinde tek palmet işlenmiş mermer levhanın incelenmesiyle başlandı . Orta grenli beyaz mermer levhanın alt yarısı boş bırakılırken üst yarısında çerçeve içinde iki köşedeki çanak yapraklardan çıkan sapların, ortada altı kollu palmet yaprağı düğümlü ve spiral yapraklıdır. Mimari parça genel bezeme stiline göre, Roma çağında yapılmış olmalıdır. Aynı yerde korunan alt ve üst tablaları dışa taşıntılı 90cm. yükseklikteki köşeli altlık da orta grenli beyaz mermerden yapılmıştır. Dışa profilli tabana sahip andezit taştan yuvarlak bir sütun da bu bahçede bulunmaktadır. Bahçenin değişik yerlerinde sergilenen 60 ve 65cm. ağız çaplı, dudak kenarları dışa taşıntılı 6cm. cidarlı pitosların boyun altlarında rüzgar gülü motiflerine yer verilmiştir. Pitoslar geç dönem eseri olmalıdır.

Yenice Etnoğrafya Müzesi önünde bulunan, Bekten Köyü’nden getirilmiş 100x45x27cm. ölçülerindeki altı satırlık Grekçe yazıt içeren altlık, iri grenli grimsi beyaz mermerden yapılmıştır. Buradaki bir başka yazıtlı blok ise, yarısı kırık olarak ele geçmiştir. 82x50x40cm. ölçülerindeki orta grenli beyaz mermerden yapılmış blok üzerinde üç satırlık bir Grekçe yazıt yer almaktadır. Müze bahçesinde en uzunu 2m. olan 30cm. çapında andezit taştan yapılmış kaideleri dışa taşıntılı profilli 4 adet sütun tespit edilmiştir.

Yenice’ye 2km. mesafedeki Nevruz Köyü civarında Yukarı Kulplu Mevkii’nde yüzeyde niteliksiz seramik kırıkları gözlendi. Ören Alanı (Devletli) Mevkiinde 1.65x36x8cm. ölçülerinde aslan pençesi profilli tiyatro basamak bloğu tespit edildi. Muhtemelen tiyatronun sahnesini çevreleyen yüksek korkuluğa ait bu parçadan başka, İslami döneme ait başlıklı ve kitabeli mezar taşları ve büyük mermer mimari bloklar görüldü .

Seyvan Köyü Camii’nde devşirme antik yapı taşları ile Dümbelek Mevkii’nde kaba seramik kırıkları ile pitos parçaları gözlendi. M. E. Taban’ın evinin önünde, Bahçeler mevkiinden getirdiğini söylediği 67cm.yüksekliğinde 20cm çapında bilezikle tabana doğru genişleyen kaideli bir monolit sütun tesbit edildi. Ayrıca Bahçeler Mevkii – Taşlı Yer’de bir antik mezar olabilecek kalıntılarla eski bir kuyunun varlığı saptandı.

İlçe Merkezine 3 km. mesafedeki Çakıroba Köyü yolu üzerinde bulunan Issız Cuma Camii’nin içinde yer aldığı eski mezarlıkta, sarık başlıklı ve kitabeli Osmanlı Dönemi mezar taşı incelendi. Haydaroba Köyü’nde ise, monolit sütun parçasından başka antik malzemeye rastlanmadı.

Çınar Köyü, Havuz Mevkii’nde, daha önce kaçak olarak kazılmış bir yapı ve bir mezarın kalıntıları yerinde görüldü. Aynı köyden A. Gündoğan, 20, 30, ve 7cm. yüksekliğinde, Havuz Mevkii’nde bulduğunu söylediği üç adet seramik kabı incelememize müsaade etti. Seramiklerden ikisi oinohoe, diğeri ise, kasedir. Oinohoelerden biri (30cm.) yüksek dik gövdeli dar boyunlu ve omuz boyun bağlantılı kulpa sahiptir. Dudak kenarında kırıklar bulunan eserin tabanı, gövdeden kopmuş, ancak sonradan gövdeye tutturulmuştur. Üzerinde herhangi bir bezemeye rastlanmayan oinohoe muhtemelen Roma Dönemi’ne aittir. Sağlam olarak ele geçmiş diğer oinohoe ise, (20cm.) geniş karınlı, basık gövdeli ve halka tabanlı dışa taşkın kalın dudak ve dar boyunludur. Boyun omuz bağlantılı kulpa sahip eserin boynunda kulp birleşiminin iki yanında plastik birer kabartı bulunmaktadır. Oinohoe’nin yüzeyinde kahverengi astar izleri görülmektedir ve muhtemelen Roma Çağı ürünüdür. Dudak kenarı ve gövdenin üst yarısının büyük bölümü korunmayan kasenin alçak kaidesi vardır. Vazo yüzeyinde pişirmeden kaynaklanan renk tonları dışında astar ve boyama izi yoktur. Diğer eserlerle aynı yerde bulunduğu söylenen bu kase de muhtemelen Roma Çağı ürünü olmalıdır. Çınar Köy’ü sakinlerinin anlattığına göre, yöredeki tarlalarda çok sayıda Bizans sikkesi bulunmaktadır.

Boynanlar Köyü’nde herhangi bir arkeolojik malzemeye rastlanmazken, ana yoldan köye ayrılan yolun solunda, köyün güneyinde çevresine hakim konumdaki Üvecik Tepe üzerinde bazı kalıntıların varlığı öğrenildi. Burada yapılan ayrıntılı incelemeler sonucu buradaki kayalığın bir açık hava tapınım alanı olarak düzenlendiği sonucunu ortaya çıkardı. Kayalık alan sık çalılık ve ağaçla kaplı olmasına karşın iki büyük kütle halindeki kayalığın kuzey kesiminde kuzeye bakan sarp yüze 55cm. yükseklikte 40cm. genişlikte ve 15cm. derinlikte zeminden yaklaşık 2,5m. yükseğe bir nişin oyulduğu görüldü . Biraz daha yatık güney yüzde ise, 25–28cm. yükseklikte, 9 basamakla çıkılan bir platform oluşturulduğu; güney doğu köşede ise, 6 basamağın kalıntıları gözlendi. Kayalığın güney bloğunda herhangi bir çalışma izine rastlanmazken bu bloğun önünde aynı cins kayadan kesilmiş 34x40x33cm. ölçülerinde bir lento tespit edildi. Ayrıca aynı alanda, yeni açılmış kaçak kazı çukurları da gözlendi. Buradaki alanın yörede varlığı bilinen Kybele tapınımı için oluşturulmuş olduğu düşünüldü.

Çal Köyü’nün güneyindeki ovaya hakim üzerinde Çal Kalesi’nin yer aldığı tepenin eteklerinde kaba hamurlu, kalın cidarlı geç dönem seramikleri gözlenirken tepenin üzerinde ise, ince hamurlu ince cidarlı yer yer kahverengi açkılı ve siyah astarlı seramik kırıklarına rastlandı. Seramiklerden anlaşılabildiği kadarıyla burası Klasik ve Hellenistik çağlarda iskan görmüş olmalıydı. Ancak, tepenin zirvesinde herhangi bir duvar parçası ya da yerleşim izine rastlanmadı.

Sofular Köyü’nde İ. Dereli’nin yardımlarıyla Asar Tepe ( Hisarlık ) denilen yere ulaşıldı. Tepe eteğindeki kaba seramikler ve mezar olduğu söylenen kaçak kazı çukurlarından başka herhangi bir buluntuya rastlanmadı.

Yenice ilçe merkezinin güneyindeki dağların doruklarından biri üzerinde yer alan, Agonya Ovası’na hakim konumdaki Asar Kale’ye (Hadrianus’un Av Köşkü) zorlu bir yolculuktan sonra ulaşıldı. Tamamen ağaçlarla kaplı bir tepenin doruğundaki çalışmalarımızda tuğla atkılı büyük taş bloklarla örülmüş sur duvarlarının yer yer 3m.den fazla kısmının korunduğu gözlendi. Kalenin içinde yapılmış kaçak kazılardan geriye kalan çukurda duvarları muntazam tuğla örgülü ve iki kat sıvalı yaklaşık 20x15m. ölçülerinde bir mekanın varlığı tespit edildi. Ayrıca, sur duvarlarının kuzey ve kuzey batı kesimlerinde birer kapı açıklığının bırakıldığı, kaplama taşların yer yer sökülmüş olduğu ve kaliteli mermer malzemeden yapılmış blokların devşirme olarak buralarda kullanıldığı gözlendi.

Hıdırlar Köyü küçük kaplıca mevkiinde kaplıca suyunun kaynadığı alanın üst kısmında duvarları oldukça tahrip olmuş eski bir yapının kalıntısı ve köyün çıkışında Akçaören yolu üzerinde bir Roma hamamının kalıntısı görüldü. Değişik büyüklükte tonozlu mekanları olan hamamın bulunduğu alan sık çalılık, dikenli ve ağaçla kaplı durumdadır. Burada bir künk parçası ve bir öğütme taşı tespit edilmiştir.

Aşağı Çavuş Köyü’nün batısındaki kayalık tepe üzerinde ana kayaya oyulmuş antik yol basamakları, olasılıkla kaleye ait surlar (?), duvar parçaları ve tepe üzerinde ana kayanın düzleştirilmesiyle oluşturulmuş değişik büyüklükte mekanlar tespit edildi. Yüzeyde gözlenen siyah astarlı seramikler ve buradan daha önce bulunmuş pişmiş toprak figürinler kaledeki yerleşimin Hellenistik Döneme kadar uzandığını gösterdi.

Bu yılki araştırmaların ikinci bölümünü oluşturan, Biga İlçesi, Kemer Köyü’ndeki (=Parion ) çalışmalarda, Kartal Yuvası Mevkii’ne çıkan yolun sağındaki yamaçta çok sayıda kaliteli seramik parçası gözlendi. Önceki yıllarda su deposu olarak tanımlanan yapı kalıntısı yakınında, yeni sürülmüş tarlada 18 cm. çapında, 02 cm. cidarlı pişmiş toprak su künkü parçalarına rastlandı. Arazinin Bodrum Mevkiinde Eski Tiyatro tepesi önünde, önceki yıllarda Kemer Köyü’nün kuzeyindeki yamaçta rastlanan kemerli kapı bloğunun benzeri yol kenarına atılmış olarak bulundu. Bodrum Mevkiinde yeni kazılmış kaçak kazı çukurları ve tel örgü ile çevrilerek şahıslarca benimsenmiş yeni alanlar olduğu gözlendi. Akropolün kuzey-batı yamacında ise, çok sayıda seramik parçasının varlığı tespit edildi . Kemer Çayı’nın denize döküldüğü yerde, önceki yıllarda çayın kuzey kenarında gözlenen antik limana ait blokların, çayın ıslahı sırasında üzerlerine beton bir set çekildiği görüldü.

Uzun bir süredir yürütülen Kemer (= Parion) çalışmalarının ortaya koyduğu önemli bir sonuç, antik kent kalıntılarının gün geçtikçe kaybolduğu gerçeğidir. Bu yılki çalışmalarda bu tespiti doğrular niteliktedir. Bu durumun önlenmesi için, Parion’da gün geçirilmeden arkeolojik kazılara başlanması antik kentin insan ve doğal tahribata karşın hala, yüzeyde ve toprak altında koruduğu kültürel değerlere sahip çıkılması kaçınılmazdır.

Bu yılki çalışmalarımız Arkaik, Klasik ve Hellenistik Çağlar’da, Troas Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde yoğunlaşan kent yerleşimlerinin, Roma ve özellikle Bizans Çağı’nda iç kesimlere ve yükseklere doğru kaydığı sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu arada, Çal Kalesi gibi, Bölgenin kuzey kıyılara ve Aşağı Çavuş Kalesi gibi, Edremit Körfezi’ne geçit veren yerleşimlerinde tespit edilen bulguların, Troas’ın diğer yerleşimlerine oranla daha erkene gittiği gözlenmiştir.