NEKROPOL
Parion’da 2007 sezonunda çalışılan alanlardan biri de iki yıldır düzenli olarak kazılan kentin güney nekropolüdür. Nekropolde 2007 sezonu çalışmaları genel bir temizlik ve tahribat izlerinin giderilmesinin ardından önceki yıl açma yüzeyi itibariyle çalışılan D4 d’de ve bunun batısında 5×5 m. ölçülerinde oluşturulan D4 c karelemesinde sürdürülmüştür.
D4 d açmasında önceki yıl bırakılan -1.80m. derinlikten itibaren devam ettirilen çalışmalarda, ikisinin çok az kısmı sağlam olarak; birinin yarısı, ikisinin ise tamamı sağlam olarak ele geçmiş toplam 5 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlardan yaklaşık olarak -3 m. derinlikte yer alan M94 ve M103, Tabanı Kiremit Döşeli Düz Semerdam Kiremit mezar tipinde[1] olup, Hellenistik Döneme ait olduğu tahmin edilmektedir ( Resim 7 ). Aynı açmada ele geçen diğer mezarlardan M101 Ahşap Tabut Mezar tipinde, lagynos, kandil, çift kulplu kap, tek halka altın küpe ve bronz sikkeden oluşan hediye grubuna sahiptir. Diğer iki mezar, M102 ve M95 ise, büyük oranda tahrip olmuşlardır.
İlk olarak 2007 kazı sezonunda çalışılmaya başlanan D4c açmasında ve bu açmanın kuzeyinde yer alan D4 a açması güney kesitinin yaklaşık 0.70 m. genişliğindeki kısmında yapılan çalışmalar sonucunda, etrafında buluntu grupları yer alan toplam 11 mezar ortaya çıkarılmıştır ( Resim 8 ). Bu mezarlardan D4 a açmasına doğru girilen 0.70 m.’lik kısımda ele geçen M97’nin güney ucunda sadece bir kiremit parçası bulunmakta, bu plakanın kuzeyinde ise etrafında ele geçen demir çivilerden yaklaşık 35×30 cm.ölçülerinde olduğu anlaşılan ahşap bir sandık içerisinde 5 pişmiş toprak figürin, 1 lagynos ve 1 kandil ele geçmiştir ( Resim 9 ). Yine yanı kısımda ortaya çıkarılan Düz Semerdam Kiremit Mezar tipinde ve inhumasyon gömü uygulandığı anlaşılan 4 mezardan ikisi kısmen tahrip olmuş, diğer iki mezar ise Dışbükey Semerdam Kiremit Mezar tipinde olup bunlardan kremasyon gömünün uygulandığı M93’ten 4 pişmiş toprak unguentarium, 1 kandil, ahşap kapağa sahip olduğu düşünülen 1 bronz ayna ve 1 lagynos ele geçmiştir. Aynı tipe sahip bir diğer mezar olan M91’den ise, 6 sı pişmiş toprak, biri cam toplam 7 şişe tipli unguentarium, 1 pişmiş toprak lagynos ve üzerinde fitil iğnesi bulunan 1 pişmiş toprak kandilden oluşan ölü hediyeleri ele geçmiştir.
D4 c açmasının diğer kısımlarında gerçekleştirilen çalışmalarda, önceki yıllarda ortaya çıkarılan ve E4 b açmasından başlayarak D4 d açmasında devam eden taş döşeli yolun D4 c açmasında batı kesite yakın bir konumda bittiği anlaşılmıştır ( Resim 10 ). Açmanın bu kısmında ortaya çıkarılan mezarlardan 3’ü Düz Semerdam Kiremit Mezar tipindedir. Bu mezarlardan açmanın orta kısmında taş döşeli yolun üzerinde yer alan, kremasyon gömünün uygulandığı M90 devşirme kumtaşı bloklardan oluşan bir tabana ve güney uzun kenarında yaklaşık 0.45 m. yükseklikte moloz taş bir duvara sahiptir. Mezar içerisinden 4 pişmiş toprak unguentarium ile üç ayrı parçadan oluşan 1 kemik toka ele geçmiştir. Yine kremasyon gömünün uygulandığı M99 birincil kremasyon yapıldığını açıkça gösterir nitelikte kremasyon çukurunun güney kenarında yanma işlemi esnasında hava sirkülasyonunu sağlamak amacıyla açılmış baca çıkıntısıyla dikkati çekmektedir ( Resim 11 ). Taş döşeli yolun bittiği kısımda yer alan M98 ise yine aynı tipte, ancak inhumasyon gömüye sahip olup, mezar içerisinde iskelet haricinde buluntu ele geçmemiştir.
D4 c açmasında bu kiremit mezarlardan başka 1 Ahşap Tabut Mezar ile 1 Taş Sandık Mezar daha ortaya çıkarılmıştır. Bu iki mezardan Ahşap Tabut Mezar tipindeki M96, 4 pişmiş toprak unguentarium, 2 cam unguentarium, 1 pişmiş toprak biberon, 5 kemik toka, kısmen koruna gelmiş 3 pişmiş toprak figürinden oluşan hediye grubuna sahiptir ( Resim 12 ). Bu kazı sezonunda ortaya çıkarılan tek Taş Sandık Mezar olan TSM8, 2005 ve 2006 kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan diğer Taş Sandık Mezarlarla aynı işçiliğe sahiptir. Ancak mezar antik dönemde, olasılıkla Roma Dönemi’nde bir başka mezar için gömü çukuru açıldığında fark edilmiş ve tek parça omurgalı kumtaşı bloktan oluşan kapağı orta kısımdan kısmen tahrip edilerek soyulmuştur. İnhumasyon gömünün uygulandığı ve bir kadına ait olan mezar içerisinden dağıtılmış vaziyette kemikler, 1 aslan başlı altın küpe, 1 iğ gövdeli pişmiş toprak unguentarium, 1 kemik toka parçası ve 2 bronz halka ele geçmiştir.
D4c ve D4d açmalarında yapılan çalışmalarda D4c batı kesit yüzey seviyesinden ortalama olarak -3.10m. derinliğe kadar inilmiş ve ortaya çıkarılan bu mezarlar dışında D4c açması güneyinde, güneydoğu-kuzeybatı yönünde yer alan, -1.50 m. derinlikte başlayıp, -2.70 m. derinlikte son bulan moloz taş duvar kalıntısı ile D4d açması güneydoğu köşesinden başlayıp, taş döşeli yolun altından D4c açması kuzey kesitine doğru uzayan -3.10 m. derinlikte yer alan tek sıra moloz taş duvar kalıntısı tespit edilmiştir ( Resim 13 ). Ortaya çıkarılan her iki moloz taş duvarın işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu alanda önümüzdeki yıllarda yapılacak çalışmalarda elde edilecek kalıntılar doğrultusunda duvarların nasıl bir yapıya ait olduğu anlaşılabilecektir.
TİYATRO
Kentin kuzey surları içerisinde kalan[1] ve doğu – batı yönünde konumlanmış olan[2] antik tiyatro’daki 2007 sezonu çalışmaları 2006 sezonunda olduğu gibi sahne binasını bulmaya yönelik olarak A6 olarak isimlendirilen açmada devam etmiştir ( Resim 1 ). Çalışmaların başlangıcında 1341-1391 yıllarına tarihli V. John’a ait iyi durumda, ön yüzünde at üzerinde St.Demetrios arka yüzünde ise V. John’un cepheden portresinin yer aldığı ½ Stavraton yada ½ Hyperpyron biriminde bir Bizans sikkesi ele geçmiştir. Ele geçen bu Bizans sikkesi tiyatroda 2006 yılında ortaya çıkartılan geç dönem duvarının, tiyatro ve kentin önde gelen diğer yapılarındaki tahribatın nedeninin anlaşılmasına olanak tanımıştır[3].
A6 açmasında devam eden çalışmalarda – 115 cm. kota kadar herhangi bir önemli buluntuya rastlanılmamış, sadece oldukça niteliksiz Bizans seramik parçaları ortaya çıkmış, -120 cm. kota ulaşıldığında ise, ilk mimari kalıntılar elde edilmeye başlanmıştır. Bu mimari kalıntılar sırasıyla bir tarafında ters – düz kapalı palmet ve kenger yaprağı biçimli lotus çiçeğini ile üst tarafında lesbos kymationu ve onunda üzerinde, ortalarında rozet çiçeklerin yer aldığı meander motifi, diğer tarafında ise daha kaliteli bir işçilik yansıtan lesbos kymationu, yumurta-okucu dizisi ve kıvrık dal bezemesinin yer aldığı mimari parça ( Resim 2 ), 93×41 cm. ölçülerinde 9 cm. lik bant içerisinde yer alan lesbos kymationu ile çevrili alan içerisinde kıvrık dal bezemesinin yer aldığı bir pilaster parçası ( Resim 3 ) ve üzerinde dört satırlık Grekçe yazıt yer alan mermer altlık ortaya çıkarılmıştır ( Resim 4 ).
Ele Geçen mimari parçalar üzerindeki bezemeler biçem özellikleri bakımından Aspendos Nymphaeum[4], Hierapolis ve Nysa Tiyatrolarında[5] karşımıza çıkan ve Severuslar dönemine tarihlenen bezemeler ile yakın benzerlikler göstermektedirler. Üzerinde Grekçe yazıt yer alan mermer blok ise son kısımda yer alan “ΕΥΧΗΝ” (=Adadı) kelimesinden dolayı bir adak yazıtıdır ve harf karakteri olarak Roma dönemi özelliği göstermektedir[6].
Parion antik tiyatrosunda A6 açmasında çalışma şartlarının zorlaşması üzerine A6 açmasının yaklaşık 5 m. doğusunda sahne binasının iç kısmı olabileceği düşünülen alanda 3x3m. ölçülerinde A7 açması açılarak burada -20 cm. kota kadar çalışılmış ve bazı duvar kalıntıları tespit edilmiştir.
ROMA HAMAMI
2007 sezonunda çalışılan diğer bir yapı, tiyatronun 60 m. doğusunda 2006 yılında çalışmalarına başlanan Roma Villası’dır. Burada çalışmalara geçen yıl açmanın ortasında yer alan elektrik direği nedeniyle çalışılamayan alandaki dolgu toprağın atılması ve kaçak kazılar sonucu oluşan tahribatın giderilmesiyle başlanmıştır. Dolgu toprağın atılıp, zemine ulaşılması sonucunda bazı kısımlarında devşirme malzemenin kullanıldığı, olasılıkla yapının atık su sistemine ait bir kanal ortaya çıkarılmıştır.
Geçen yıl bulunan mermer blokların devamında ne olduğunun anlaşılması amacıyla gerçekleştirilen çalışmalarda, sıkıştırılmış toprak üzerine mermer kaplı zeminde üzerine sütunların oturduğu, biri kırık üç adet postament, kanaldan gelen atık suların toplandığı alanda mermerden bir mazgal kapağı ve sövesi belli olan bir kapı girişi ortaya çıkarılmıştır ( Resim 5 ). Postamentlerin sayısı ve konumuna bakıldığında olasılıkla bu alanda 16 sütundan oluşan bir avlu yer almaktaydı. Avlunun ortasında ne olduğu ise bu seneki çalışmalarda ortaya çıkacaktır. Duvarların zeminden 70 cm. yüksekliğe kadar ince mermerlerle, bu seviyeden sonra ise oldukça kaliteli ince sıva ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmalarda güney duvarında ortaya çıkarılan kapı açıklığının bir benzeri batı yönde de ortaya çıkarılmıştır ( Resim 6 ). Güneye açılan bölümde yer alan kapı çevresinde gerçekleştirilen çalışmalarda mermer zeminden başka herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Ortaya çıkarılan kalıntılardan yapının simetrik planda olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki, gerek güney duvarındaki, gerekse batı duvarındaki kapı boşlukları iki postament arası boşluğun tam karşısına denk gelmektedir. Ayrıca yapının yoğun bir kullanım gördüğü ve bazı kısımlarda zeminde izlenen çökmelerden dolayı şiddetli bir depreme maruz kaldığı düşünülebilir.
Yapı bu haliyle ortasında 16 sütunlu bir avlu yer alan bir Roma villası olmalıdır. Yapının kesin işlevinin ne olduğu önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek kazılarla ortaya çıkacaktır.
SONDAJLAR
Parion 2007 sezonunda sondaj ekibi tarafından kentin 2 değişik bölgesinde toplam 4 sondaj çalışması yapılmıştır. Bu çalışmaların ilki kent akropolünün kuzey yamaçlarında yüzeyde yoğun olarak izlenebilen seramiklerin üretimle ilgili olup olmayacağını anlamaya yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu bölgede ilk sondaja başlamadan önce kazılacak alanın 5×5 m² lik plankaresi çıkartılmış ve verilen bu plankare kentin genel karolajının başlangıcı kabul edilerek tüm kentin karolaj çalışmasının da başlangıcını oluşturmuştur.
E.1. 995-1005 Sondajı: Seramik parçalarının en yoğun görüldüğü bölgedeki ilk sondaj çalışması 995 – 1005 açmasıdır. Bu açmada çalışmalar tabakalanmayı daha rahat anlayabilmek ve ileride bu bölgede yapılacak diğer sondajlarda daha sağlıklı veri elde edebilmek için 15-20 cm lik seviyeler halinde sürdürülmüştür. Bu sondajda, toplam 7 seviyede – 160 cm. ye inilerek, anakaya ile karşılaşılıncaya kadar 4 tabaka tespit edilmiş ve farklı dönemlerden çok kaliteli seramikler ele geçmiştir. Akropolün bu bölümünde yapılan çalışmada Parion kentinde seramik üretimi olabileceğini gösterebilecek curuf kalıntıları ve hatalı üretim bir kaba da rastlanmıştır.
E.2. 995-1030 Sondajı: Akropolün kuzeyinde yapılan 2. Sondajdır. Bu bölümde, ilk sondajda elde edilen verilerle tabakalanmaya göre çalışılmış ve buna göre 3 tabakalanma tespit edilebilmiştir. Bu bölümünde -70 cm. de seviye 2 de çalışma devam ederken güneyde büyük taşlar, kuzeybatıda da yoğun moloz taşlara rastlanmıştır. Sürdürülen çalışmalarda güneyde büyük taşlarla bağlantılı kuzeye yönelen taş sırası tespit edilmiş ancak işlevi ilk anda tam olarak anlaşılamamıştır. Devam eden çalışmalarda farklı dönemlere ait seramikler ile 3 adet ağırşak az önce bahsedilen ve işlevi tam tanımlanamayan duvarların konut alanı ile ilgisi olabileceği konusunda bir fikir vermiştir ancak 2. Tabakanın toprağının akıntı toprağı olduğu düşünülürse bu ağırşakların herhangi bir şekilde bu alana taşınmış olabileceği de göz ardı edilmemelidir.
995 – 1030 açmasında bu seviyede çalışmalar biraz daha derinleştirilmiş ve ana kayaya ulaşılmasıyla çalışmalara son verilmiştir.
E.3. SDJ 3- 3 Sondajı: SDJ 3- 3 sondajı karolajı çıkartılan bölümün çok uzağında, öncekiler gibi akropol yamacında değil, kent limanının doğusunda Kartal Yuvası denen mevkiinin batı yamacında yer almaktadır. 2×6 m. ölçülerinde açılan bu sondajda arazi yapısına uygun olarak basamaklı şekilde çalışılmıştır. Çalışmada -100 cm’ye inilmiş, bu bölümde çok tahrip olmuş, tanımlanamayan bir sikke ve birkaç seramik dışında herhangi bir buluntu ele geçmemiştir.
E.4. SDJ 3- 4 Sondajı: SDJ 3-4, tiyatronun oturma sıralarının arkasında yüzeyde de çok azı izlenebilenen kesme taş blokların işlevinin ne olduğunun anlaşılması amacıyla açılmıştır. Alanda çalışmalar devam ettikçe kesme taş blokların bir yapının temel kalıntısı olduğu anlaşılmıştır. Bu temel kalıntısının doğusu ve güneyi tahrip edildiğinden yapının hangi yöne doğru gittiği ve orijinal ölçüsünün ne kadar olduğu belirlenememiştir. Ele geçen kalıntılara göre yapının temeldeki boyutları 5.30×5.60 m.dir. Üstten bakıldığında temel kalıntılarının kuzeyde ve batıda iç ve dış taş sıralarının birbirine yaklaştığı görülmektedir. Büyük ihtimalle bu bölümlerin üstüne yapının sütunları ya da üst yapının blokları geliyordu. Bu yüzden burada iç ve dış bloklar birbirine daha yakın yerleştirilmiştir.
Yapının temel kalıntısının ne kadar derine indiğini ve kaç sıra daha devam ettiğini görebilmek için kuzey ve batı duvarda çalışılmaya devam edilmiştir. Bu çalışmalar sırasında kuzeyde ve batıda -70 cm. de 2. sıra kesme taş bloklara -98 cm. de 3. sıra kesme taş bloklara rastlanmıştır. Ayrıca çalışmalarda kuzey duvara dik gelen iki geç dönem duvarı ortaya çıkarılmıştır. Bu kesimde, Kuzeydeki geç dönem yapılarıyla ilişkili olabilecek bir adet Bizans kandili ele geçmiştir. Temel kalıntısında en önemli veriler batı duvardaki çalışmalarda elde edilmiştir ( Resim 14 ). Bu bölümde bulunan mimari parçalar, yapının tapınak olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Bunlardan biri podyuma ait olabilecek mimari parça, diğeri olasılıkla bir arşitrav parçasının silmeli bölümü, son olarak da bir korniş parçasıdır.
Bir hafta süren çalışmalar sırasında ele geçen veriler incelendiğinde bu yapı kalıntısının bir tapınağa ait olabileceği tahmin edilmektedir. Yapı konum itibariyle tiyatro kaveasının hemen üstünde yer alması nedeniyle; benzerlerine Bergama, Side, Cibyra ve Hierapolis tiyatrolarında da rastlanan kavea üstü tapınakları akla getirmektedir[7]. Dolayısıyla, buradaki yapının da kavea üstü bir tapınak olduğu düşünülebilir.
[1] H.Kasapoğlu, “Parion Nekropolü Mezar Tipleri” Atatürk Üniversitesi 50. Kuruluş Yıldönümü Arkeoloji Bölümü Armağanı Doğudan Yükselen Işık. Arkeoloji Yazıları (2007) 481 vd. [2] Parion antik tiyatrosu, surların içinde yer alması ile Rhodiapolis, Oenonda, Tralles, Nysa, Alinda, Cibyra, Kadyanda, Magnesia an Meandrum ve Pergamon tiyatrolarıyla benzerlik göstermekte; Ferrero’nun sınıflandırmasına göre, “kent merkezi içerisinde kalan tiyatrolar” grubuna girmektedir. D.B.Ferrero, Batı Anadolu’nun Eski Çağ Tiyatroları (1988) 20. [3] Parion tiyatrosu bu konumuyla da Pergamon tiyatrosu ile benzerlik göstermektedir, D.B.Ferrero, Batı Anadolu’nun Eski Çağ Tiyatroları (1998) 28. [4] V.John’a ait Bizans sikkesi tarih olarak Türk akınlarının Bizans’ı bunalttığı dönemlere denk gelmektedir. Tarihsel kaynaklara göre V. Johannes’in 1354 yılında tekrar tahta çıktığında Türk akınları bütün hızıyla devam ediyordu. Hatta kral Macaristan imparatorundan yardım istemiş, fakat yardım gelmemesi üzerine I.Murad’ın vasal kralı olmayı kabul etmiştir. Buna göre Bizanslılar, kenti Türk akınlarına karşı koruyabilmek için, tiyatro ve kentin o güne kadar ayakta kalabilmiş diğer önemli yapılarından elde ettikleri işe yarar bütün mimari parçaları sur duvarının güçlendirilmesinde kullanmışlardır. O.Tekin, Bizans Sikkeleri (1998) 92. [5] B.Can, Aspendos Tiyatrosu Bezemeleri, Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi Erzurum (1999) lev.32-c [6] C.Başaran, Roma çağı Lotus – Palmet Örgesi (1995) 123, lev.36, a; M.Karaosmanoğlu, Roma çağı Yumurta Dizisi, 1996,52, lev.38a, 53, lev.42 a [7] H. Malay, Epigrafi (Yazıt Bilim) (1987) 5, res.3; T.A.M., 1, no.324. [8] J.A.Hanson, Roman Theatre Tempels (1959); D.B. Ferrero, Batı Anadolu’nun Eski Çağ Tiyatroları (1988) 33