Bakanlar Kurulu’nun 29.07.2004 tarih ve 2004/7699 sayılı kararıyla tarafımıza verilen kazı izni gereğince, Parion Kazısı 2005 yılı çalışmaları, başkanlığımdaki 5 akademisyen 4 arkeolog ve 20 arkeoloji öğrencisinden kurulu bir ekip tarafından, 20 Temmuz – 19 Ağustos 2005 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Parion bugünkü Biga ilçesi Balıklıçeşme Beldesi’ne bağlı Kemer Köyü’nün arazisi üzerinde yer alır. Parion’a Biga-Lapseki karayolunun 15. km.’sinden kuzeye doğru ayrılan 14 km.’lik bir yolla gidilir. M.Ö. 709 yılında kurulduğu düşünülen kentin. Kolonizasyon Çağı’nda Erythrai’li, Miletos’lu ve Paros’lu göçmenler tarafından iskân edildiği bilinmektedir. Kentin adını Erythraili göçmen İason ve Demetria’nın oğlu Parion’dan yada Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris’ten aldığı ve Paris’in burada eğitilmesinden dolayı da ‘Paris’in Şehri’ anlamına gelen “Parion” şeklinde kullanıldığı bildirilir. Strabon, antik çağda Pitya, Linon, Pityus, Adresteia, Paisos, Priapos ve Lampsakos ile Parion’un komşu olduğunu belirtir. M.Ö. 546 yılında Batı Anadolu’daki tüm Grek kentleriyle birlikte Parion da Pers egemenliği altına girdi ve Abydos’ta Daphnis, Lampsakos’da Hippoklos, Kyzikos’ta Aristagoras ve Parion’da Heraphantos Tyran oldu. Herodotos, Tyran Heraphantos komutasındaki Parion’luların Pers kralı Dareios’un İskit Seferine (M.Ö. 513-512) katıldıklarını bildirir. M.Ö. 479-478 yıllarında kurulan ve kısa sürede dağılan “Atika-Delos Deniz Birliği”ne Parion’dan başka Troas’ın Lampsakos ve Sestos gibi kıyı kentlerinin de üye olduğu bilinmektedir. Ksenophon’a göre, M.Ö. 411 yılında Alkibiades komutasındaki Atina donanması, Parion limanında toplanarak Perslere karşı sefere çıkmıştır . “Doğu Seferi” sırasında Büyük İskender M.Ö. 334 Granikos ve M.Ö. 333 İssos Savaşları’nda Persleri yenince, Parion da dahil bütün Batı Anadolu O’nun egemenliğine girmiştir. Büyük İskender, bölgedeki 20 kadar kente bağımsızlık tanımıştır. Bu kentler içinde Parion’da vardır. Böylece Helenistik Dönem’in başlangıcında bir süre bağımsızlığını kazanan Parion, olasılıkla Büyük İskender’in kurduğu ve Troas kentlerinin oluşturduğu dokuz üyeli bir birliğin üyesiydi. M.Ö. 306’da kabul edilmiş federasyonun, en eski kararlarına göre; birlikte İlion’la beraber, Dardanos, Skepsis, Assos, Aleksandreia Troas, Abydos, Lampsakos, Gargara ve Parion da vardır. Parion M.Ö. 302 yılında Lysimachos’un; M.Ö. 281 yılında da Seleukos’un egemenliği altına girer. M.Ö. 278 – 277 yıllarında Anadolu bu kez Galatlar’ın istilasına uğrar. Apameia Barışı sonrası Hellespontos ve çevresini ele geçiren Eumenes I (M.Ö. 263-241) ve ardından Attalos I (M.Ö. 241-197), başarılı politikalarıyla Galatlar’a karşı büyük zaferler kazanırlar ve Bergama bölgenin egemeni durumuna gelir. M.Ö. 133 yılında Attalos III’ün (M.Ö. 139-133) vasiyeti ile Bergama’nın Roma İmparatorluğu’nun eline geçmesi ile Parion da Roma’nın idaresine geçmiş olur. M.Ö. 89 ile 73 yılları arasında Birinci Mithridates Savaşı sırasında, Aleksandreia Troas, Parion, Lampsakos ve İlion’un konumları göz önünde bulundurularak bu şehirlere Roma tarafından bağımsızlık verilmiştir. Roma Çağı’nda Parion’a büyük önem verilir ve İmparator Augustus (M.Ö. 27-İ.S. 14), kenti “Colonia Pariana Iulia Augusta” (=Augustus’un Koloni Kenti Parion) ilan eder. Bu dönemde Parion’da mimari yapılanma faaliyetlerine hız verildiği görülmektedir. Bizans Dönemi’nde büyük bir kilisenin yapıldığı bilinen Parion’un önemli bir piskoposluk merkezi olduğu ve İ.S. 312- 330 yılları arasında Eustathius’un Parion Piskoposu olarak atandığı belirtilir.
Parion’dan ilk defa Herodot ve Ksenophon daha sonra da Strabon bahsetmektedir. Uzun yıllar sonra, 1801’de bölgede bulunan sikkelere göre, Kemer Köyü’nde olduğu Hunt tarafından tespit edilmiştir. Leaf tarafından da doğrulanan Parion’un lokalizasyonuna ek olarak Kökten Parion ve civarında bazı prehistorik araştırmalar yapmıştır. Ramsay’ın da hakkında bilgi verdiği Parion’da Akşit, 1970’lerde Çanakkale Müzesi adına yüzey araştırması yapmıştır. Bunlardan sonra Parion’daki ilk ve uzun süreli bilimsel çalışmalar, 1997 yılından bu yana ekibimiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu arada, Parion’da 2004 yılında, Çanakkale Müzesi tarafından acil (!) kurtarma kazısı yapılmıştır. Parion’daki arkeolojik kalıntılara gelince; çevresi yaklaşık 7 km. yi bulan Parion’un sur duvarlarından bazıları günümüze kadar gelebilmiştir. Sur duvarları daha çok kentin kuzeyinde izlenmektedir. Bu bölümdeki üç kule kısmen korunabilmiştir. Surların kuzey doğuya uzanan bölümünde deniz seviyesinin hemen altında görülen düz bloklardan oluşan alt yapı olasılıkla kuzey limanına ait olmalıdır. Strabon ’un Priaposunki’nden daha büyük olduğundan bahsettiği ana liman ve dalgakıran ise; kentin batısında bulunmaktadır . Kentin güneye bakan yamacında ele geçen silme bezemeli kemer niş parçası da olasılıkla bu yöndeki nekropole açılan ve sikkeler üzerinde de betimlenen bir kapıya aittir. Bodrum Burnu mevkiinde iki yönden deniz gören tepelik üzerine kurulu akropol birçok mimari kalıntıyı kapsar. Strabon, Parion ve Priapos arasındaki Adresteia’da bulunan Apollon Aktaios ve Artemis Tapınağı’ndan getirilen taşlarla mimar Hermekreon’un Parion’da oldukça gösterişli bir sunak yaptığından söz eder. Bu sunak olasılıkla kentin akropolünde yer alıyordu. Akropolün güney doğu yamacı üzerine inşa edilmiş tiyatro, bugün tamamen çalılıklarla kaplıdır. Cavea, orkestra çukurluğu ve sahne binası yükseltisi yüzeyden fark edilmektedir. Tiyatronun güney batısındaki patika yolun yanında çalılık alandan yaklaşık 15m. lik kısmı izlenebilen bir sıra kesme taş duvar olasılıkla bir tapınağa aittir . Kemer Köyü’nün girişindeki köprünün karşısında, yolun sağında yer alan anıtsal kalıntılar ise bir aquadukun kemer ayaklarıdır. Parion’da yapılan araştırmalar, kentin güney ve kuzey doğusunun nekropol olarak kullanıldığı sonucunu vermiştir. 2005 yılı kazı çalışmaları, Antik Su Kemeri ve Nekropol olmak üzere antik kentin iki ayrı bölgesinde yürütülmüştür:
AQUEDUCT – ANTİK SU KEMERİ
Bugünkü Kemer Köyü’nün girişindeki köprüyü geçtikten sonra sağ yanda yer alan su kemerine ait ayaklar, antik çağda Parion’a su taşımak için kullanılmış bir su kemerine-aquaduka aittir. Bugün de su sıkıntısı çekilen Parion’a, antik çağda su, arazi üzerinde yer yer izlenebilen kalıntılara göre kentin 12 km. güney batısındaki Çınardere mevkiinden getirilerek denizden 25.40 m. yüksekten geçirilmiş bir kanalla getirilmiş ve kentin en yüksek noktalarından biri olan ‘Kartal Yuvası’ mevkii üzerinde inşa edilmiş, 7×7 m. boyutlarında içi harçla sıvanmış, dışı moloz taş kaplama 1 m. kalınlıkta duvarları bulunan su deposunda biriktirildikten sonra, kente dağıtılmıştır. Yüzey araştırmalarında ele geçen 59x48x48cm. boyutlarında ve iç çapı 19cm. olan mermer borular ve 42cm. boyutunda 18cm. iç çaplı pişmiş toprak su künkleri ise, kent içindeki su şebekesine ait olmalıdır.
Bu yılki çalışmalarda, çalılarla tümüyle kapanan su kemerine ait ayaklar temizlenmiş, iki kemer ayağı ve bunlar üzerinden geçirilen moloz taştan yapılarak içerisi harçla sıvanmış su kanalına ait 58x45x200cm.’lik bir bölüm ortaya çıkarılmıştır (Resim 1 – Resim 2 ).
NEKROPOL
Çalışmalara 2004 yılında, Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nin ‘Kurtarma Kazısı’ gerçekleştirdiği, Kemer Köyü içerisindeki Nekropol alanında, çevre temizliği ile başlanmıştır (Resim.3) . Akropol alanında ilk günlerdeki çalışmalar, sadece Müzenin 2004 yılı kazısının sonunda kazı çukuruna iş makineleriyle doldurduğu yaklaşık 2m.’lik toprağın çıkarılması işlemiyle geçmiştir. Bu atık toprağın içerisinden iki fayans boncuk, birkaç unguentarium ve çok sayıda kırık seramik parçası ele geçmiştir. Müze kazısının atıklarının temizlenmesi sonrasında, alanda düzgün tabaka kazısı yapılmayıp, öbek öbek çukurların açıldığı, bu yüzden düzgün bir seviyenin yakalanmasının olanaksız olduğu ortaya çıkmıştır.
Kazı alanı önceki yılki açmalara uygun olarak 10x10m. lik karelere ayrılmış, fakat buluntu yoğunluğu dikkate alınarak her açma tekrar 4’e bölünerek bu alt bölümlere a,b,c ve d alt adları verilmiştir (Resim 4) . Mezar adları ortaya çıkış sıralarına göre verildiğinden, bütün nekropol alanında tek bir sıralama oluşmuş; açma adları dikkate alınmamıştır. Mezarlar alt tipleri olmakla birlikte bir özellik göstermeyenler M; toplu mezarlar TM; pitos mezarlar PM; taş sandık mezarlar TSM ve urne mezarlar UM şeklinde kodlanmıştır.
E3-c açmasında dolgu toprağın kaldırılmasından sonra herhangi bir yeni kazma işlemi yapılmamıştır.
Kazı alanında bir yandan dolgu toprağın temizlenmesine devam edilirken, diğer yandan, E3-d açmasında başlanan yeni kazılarda, M1 -77cm derinlikte ortaya çıkmıştır (Resim 5) . Düz pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde kapatılmış ve başucuna pişmiş toprak bir kapak yerleştirilen mezarda herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. UM1, -150cm. derinlikte bulunmuştur (Resim 6) . Kemik parçaları ve bir miktar kül ve kömür kalıntısının gözlendiği mezardan başka buluntu çıkmamıştır. Aynı açmanın kuzeydoğu ve güneydoğu köşelerinde, 17cm kalınlığında 20x100cm. boyutlarında M8 mezarının güney ucunda bir yanık kütük ortaya çıkmıştır. Açmanın kuzey-doğu köşesine yakın bir yerde, M5’in sol yarısını tahrip etmiş olan, -150cm derinlikte M6 mezarına ulaşılmıştır (Resim 7) . Düz pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde örtülmüş mezardaki çok fazla erimiş iskeletin başucu kısmında unguentarium parçaları ele geçmiştir. Açmanın güney-doğu sınırında -105cm. derinde rastlanan UM8’in içinden (Resim. 8) sadece yanmış kemik parçaları elde edilmiştir. Yarısı F3-c açmasında bulunan M45’in başına geniş bir kap (urne) ters çevrilerek kapatılmış ve iskeletin doğrudan toprağa yatırıldığı mezarda, hiçbir bulguya rastlanmamıştır (Resim 9) . Aynı açmada -140cm. derinlikte yer alan M46 da, doğrudan toprağa yatırılan cesedin yanında yine mezar hediyesi ele geçmemiştir. Bir kısmı E4-b açmasında kalan, M9, -150cm. derinlikte doğrudan toprağa gömülü olarak bulundu. Mezarın içinde herhangi bir bulguya rastlanmadı.
E4-a açmasında, bugünkü yürüme zemininin -100cm. altında çalışmalar sürdürülmüş ve burada bir yanık katmanına rastlanmıştır. Aynı açmada, -135cm. derinlikte M2 ortaya çıkarılmıştır (Resim 10) . Mezarda iki fayans boncuk bulunmuştur (Resim 11) . Baş tarafı önceki yılki kazıda ortadan kaldırılan, kuzey-güney yönündeki iskeletin sadece ayak kemikleri bulunabilmiştir. Doğu-batı yönünde, -162cm. derinde M3 ortaya çıkarılmıştır (Resim 12) . Bu mezardan da, kırık bir kase ele geçmiştir. Yarısı D4-b açmasında kalan M4 ise, -136cm. derinde ortaya çıkarıldı (Resim 13) . M2 ve M3 de ceset, doğrudan toprağa yatırılmıştır. M4, 3cm. kalınlıkta, 47x 82cm ölçülerinde, dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kapatılmıştır. İçinde 7 unguentarium, 2 kandil, 1 Pişmiş-toprak Aphrodite figürini (Resim 14) , 2 seramik parçası ve 1 kemik kaşık bulunmuştur. E4-a açmasında, -220cm. derinde bir yanık katmanı ortaya çıkarılmıştır. Açmanın ortalarından başlayan ve batı kanarında son bulan, -235cm. derinlikte, ızgara şeklinde dizilmiş yanık (kömürleşmiş) ahşap kütükler ortaya çıkarıldı. Bu yanık tabaka yer yer 30cm. kalınlıkta korunmuştur.
E4-b açmasında ise -168cm. derinlikte bir oinohoe parçası ele geçmiştir. Bir kısmı E3-d açmasında kalan M5’e, -140cm. derinlikte rastlanmıştır (Resim 15) . Mezarın daha sonra yapılan M6 ve M12 gömüleri yüzünden fazlaca tahrip edildiği, iskeletin sadece belden yukarısı ve sol yarısının korunduğu gözlenmiştir. Mezarı kaplayan pişmiş-toprak levhalar, M12 tarafından yeniden kullanılmıştır. M5’den kötü korunmuş, 2 bronz sikke, boncuklar ve 2 bronz yüzük ele geçmiştir (Resim 16) . Devam eden kazılarda ortaya çıkan M7’nin etrafının taşlarla sınırlandırıldığı ve etrafında yanık ve kül kalıntıları olduğu tespit edilmiştir (Resim 17) . Mezardan 1 unguentariuma ait parçalar ele geçmiştir. -160cm. derinlikte ortaya çıkarılan M10’un başı güneydedir ve mezardan 1 pişmiş-toprak unguentarium ele geçmiştir. Buradan -156cm. derinlikte, UM3 ortaya çıkarılmıştır (Resim 18) . Başı güneybatıya bakan M12, M5’in alt yarısını tahrip etmiş durumda, -148cm. derinlikte ortaya çıkarılmıştır (Resim 19) . Sol yanı üzerine yatırılmış ve dizlerini biraz karnına doğru çekmiş iskeletin yanında, 1 unguentarium ve kırık unguentarium parçaları, mezar altında ise, 1 pişmiş-toprak ağırşak bulunmuştur. Açmanın doğu sınırında, bir kısmı F4-a açmasında bulunan ve -40 cm derinlikte yer alan, M31 ve M32 ortaya çıkarılmıştır (Resim 20) (Resim 21) . Sağında ve solunda birer künk bulunan M32 pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde örtülmüştür. Mezarda yoğun bir kül tabakası ile karşılaşılmıştır. Mezardan 6 unguentarium ve küçük metal bir büst ele geçmiştir (Resim 22) . Pişmiş toprak levhalarla semerdam şeklinde örtülmüş mezarlardan M31’de, cam bir kase (Resim 23) ve 1 de unguentarium bulunmuştur.
E4-b ile E4-d açmalarının arasında oldukça yoğun bir kül katmanı tespit edilmiştir. Hiçbir mezarla bağlantısı bulunmayan bu kül yığını, muhtemelen bir kremasyon alanına işaret etmektedir (Resim 24) .
E4-c açmasında, M11, -235 cm. derinlikte ortaya çıkarılmıştır (Resim 25) . Burada bulunan çok sayıdaki kısa gövdeli paslı demir çivi, gömünün ahşap tabutla gerçekleştirildiğini düşündürmüştür. Mezardan 11 adet pişmiş toprak figürin, 1 lekythos, 1 pişmiş toprak kupa, biri pişmiş toprak diğeri cam 2 unguentarium bulunmuştur. E4-c açmasında, -240cm. derinlikte, hiçbir mezarla bağlantısı tespit edilemeyen 1 pişmiş toprak kandil ve aynı derinlikte, TSM 1’in batı kenarında, 1 pişmiş toprak kase bulunmuştur. Ayrıca bu açmada -240cm. derinlikte, tabanı düz pişmiş-toprak levha döşeli, içerisinde herhangi bir buluntuya rastlanmayan, M20 ortaya çıkarılmıştır (Resim 26) . TSM 4’ün doğusunda, -255cm. derinlikte üzerinde kırmızı figür tekniğinde yapılmış palmet motifi bulunan 1 bodur lekythos ele geçmiştir (Resim 27) .
Bu sezon kazılarının en ilginç buluntularını (Resim 28) veren taş sandık mezarların üçü doğu-batı yönünde, biri kuzey-güney yönünde bırakılmıştır (Resim 29 – Resim 30 – Resim 39 ). Bunlardan ilki olan TSM 1’de (Resim 31) , erimiş durumdaki iskeletin ağzından altın bir pul, yanından altın bir diadem ve çok sayıda altın yaprak, iskeletin boyun kısmından 1 adet iki ucu boğa başı şeklinde altın zincirli kolye, 3 altın iğne ve 1 çift eros’lu küpe (Resim 33 ) ile 1 ‘iğ’ gövdeli pişmiş-toprak unguentarium, 1 bronz ayna, 1 bronz ve cam kozmetik kutusu, 1 pişmiş toprak-kandil, kötü durumda 1 kurşun alabastron, 1 parçalanmış demir strigilis ve 1 kırık kapaklı pyxis ele geçmiştir (Resim 34 ). TSM2’den (Resim 28 – Resim 29 – Resim 35 ) erimiş iskeletin ağzında 1 altın pul, dizleri hizasında, bronz bir amphora içerisinden (Resim 36) , kırık kemikler ve 3 kırık altın çelenk-taç (Resim 37) , 1 gorgo başı kabartmalı altın pul (Resim 28) , ayaklarının yanında, (deri-bez torba) bir kırık kemik yığını içinden küçük bir amphoriskos ve parçalanmış demir strigilis, ele geçmiştir. Yerel kum taşından yapılan TSM’ler aşırı nem yüzünden kolayca parçalanır durumdadır (Resim 38) . Bu yüzden içleri boşaltıldıktan sonra, yerinde bırakılmışlardır. Burada devam eden kazılar sırasında, -240 cm derinlikte, TSM3 ve TSM4 mezarları açılmıştır (Resim 39) . TSM3’de bir tarafı yaban keçisi, bir tarafı aslan başı şeklinde düzenlenmiş bir altın zincir kolye, bir çift aslan başı şeklinde küpe, bir altı yüzük (Resim 40) ve 1 koku kabı ortaya çıkarılmıştır. İskeletin dizleri hizasında bir bronz ayna ortaya çıkarılmıştır. Mezarın, çok kırılgan olan kum taşından yapıldığı için, antik çağda bile kırıldığı ve bronz kenetlerle tutturularak onarıldığı gözlendi (Resim 38) . TSM4’de mezarın tabanını oluşturan taş döşeme yoktu ve iskelet doğrudan toprağa yatırılmıştı (Resim 29 – Resim 30 – Resim 41) . Mezarda iyice erimiş durumdaki iskeletten başka herhangi bir bulguya rastlanmadı.
TSM1 ve TSM2’nin uzun kenarlarının kesiştiği yerde, kapak hizasından yaklaşık 30 cm. derinde 10 cm. kalınlığında bir yanık tabaka tespit edildi. TSM1’in kuzey yanından tabana doğru derinleştirilen çalışmalarda mezarların taban seviyesinde ana toprağın hemen üzerinde küçük parçalar halinde Arkaik Dönem Aeolis seramik parçalarına rastlanmıştır.
E4-d açmasında pişmiş-toprak levhalarla semerdam çatılı M22 -160cm. derinlikte ele geçmiş içinde kül ve yanık izleri gözlenmiştir. Mezardan biri tam, diğeri parçalar halinde 2 unguentarium ele geçmiştir. M24, -170cm. derinlikte ortaya çıkarılmıştır ve mezarda herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Aynı açmada, -165 cm. derinlikte, M27 mezarı ortaya çıkarılmıştır (Resim 42) . Üzeri taşlarla örtülü mezarda iskelet dışında sadece yanık izleri gözlenmiştir. Açmanın doğu kenarına yakın, -80cm. derinlikte rastlanan M28, pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde örtülmüştür (Resim 43) . Mezarda iskeletin ağzından korozyonlu 1 bronz sikke ile karın üzerinde 1 lekythos ele geçmiştir. M33, -170cm. derinlikte, pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde, başucu ile ayakucu ise, dışbükey levhalarla kapatılmış mezarın, yanında yanık izlerine rastlanmıştır. Ayakucuna yakın bir yerde hayvan kemikleri ile 1 unguentarium dışında buluntu ele geçmemiştir. -190cm derinlikte yer alan M36’dan (Resim 44) ele geçen pişmiş- toprak, unguentarium, lekythos ve kandiller dışında, mezarın ortasına yakın kısımda yanmış hayvan (?) kemikleri parçalar halinde; kömürleşmiş durumda incir, hurma, elma, kestane, badem ve fındık ele geçmiştir (Resim 45).
F3-c açmasındaki kazı çalışmalarına ilk kez tarafımızdan başlanmıştır. Yaklaşık -15cm. derinliğe kadar inilen çalışmalarda, açmanın kuzeydoğu köşesinde silindirik cam boncuklar ile kırık cam parçaları ele geçmiştir. Çalışmaların devamında, yaklaşık -70cm derinlikte, toplam 7 adet basit gömü mezarın etrafı tamamen temizlenmiştir. Bu sırada M8’in üzerine denk gelen bir yerde, bir yanık kütük parçası, iyice parçalanmış halde ortaya çıkarılmıştır. Mezarların çevresinden 1 pişmiş-toprak fincan ve 1 unguentarium ele geçmiştir. Etrafı temizlenen mezarlardan biri, -30cm. derinlikte, üzeri düz pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde kapatılmış, etrafı moloz taşlarla çevrili M8 ortaya çıkarılmıştır (Resim 46) . Mezar kaplama levhalarından birinin iç yüzeyinde 2 adet köpek ayak izi gözlenmiştir. Mezarın üzerinde daha önce bulunan kütük ve yanık izleri, kremasyona işaret etmektedir Kremasyon cesedin gömülmüş olduğu yerde yapılmış olmalıdır. Mezarda iki ayrı seviyede hediyelere rastlanmıştır. Üst seviyeden 1 lekythos, 2 unguentarium, 1 kandil (Resim 47) ; etrafı moloz taşlarla çevrili, üzeri dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kapatılmış M13, -20 cm derinlikte bulunmuştur. Mezarın kuzeyinde 1 bronz sikke, güneyinde 1 pişmiş toprak kandil ele geçmiş ve doğu yönünde de bir yanık izine rastlanmıştır. Burada -44cm. derinlikte bulunan M14’te yanık izine rastlanmamıştır. M13 ile benzer olan bu mezarın içinden 1 sikke ve 1 lekythos bulunmuştur. Aynı açmada, içinden kül ve kemik çıkan ve ağız çapı 58cm. olan UM4 mezarı -58cm. derinde ele geçmiştir (Resim 48) . Üzeri semerdam şeklinde, pişmiş-toprak levhalarla kaplı, etrafı moloz taş çevrili M16, -25cm. derinlikte ortaya çıkarılmıştır. Mezar içerisinde yanık katmanı üzerinde 3 unguentarium (Resim 49) , 1 lekythos ve 1 kandil ele geçmiştir.
Aynı açmada, -15cm derinlikte, M17, semerdam şeklinde pişmiş-toprak levhalarla kapatılmış, etrafı moloz taş çevrili durumda ele geçmiştir (Resim 50) . Yanık izine rastlanan mezardan herhangi bir buluntu çıkmamıştır. M16’nın altından -45cm derinlikte açmanın doğu kesitinde UM6 mezarı ortaya çıkarılmıştır (Resim 51) . Yumurta formlu kulplu, (amphora?) urnenin ağız çapı 15cm, boyu 35 cm’dir. İçinden sadece yanık kemikler çıkmıştır. M18, üzeri pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmış, etrafı moloz taşlarla çevrilmiş durumda, -50cm derinlikte ele geçmiştir. Üzerinde dört delik bulunan 1 bronz disk (Resim 52) ve 1 unguentarium, mezar levhaları üzerinde ele geçmiştir. Mezarın içinde sadece yanık izleri ve iskelet kalıntıları bulunmuştur. Burada -20cm derinlikte dışbükey semerdam şeklinde pişmiş-toprak levhalarla kaplı, içinde sadece kül bulunan M23’ün etrafı moloz taşlarla çevrilmiştir. Açmanın ortasına yakın bir yerde -80cm derinlikte, doğrudan toprağa yatırılmış M25 ortaya çıkarılmıştır (Resim 53) . İskeletin ağzında 1 bronz sikke, ayakucunda 5 pişmiş-toprak figürin, 1 kandil, 1 lekythos, 1 cam unguentarium ve parçalar halinde bronz levhalar ele geçti (Resim 54) . İçinde sadece kül bulunan -65cm derinlikteki M30 ‘un (Resim 55) dışındaki plakalar üzerinde kemik bir tokanın (iğne şeklinde) parçaları bulunmuştur (Resim 56) . Mezarın yakınında -60cm derinlikte 1 lekythos ve parçalar halinde 3 unguentarium bulundu. Aynı mezarın güneyinde 1 kylix’in kaide kısmına, kuzey doğusunda ise 1 unguentariuma rastlanmıştır. Açmanın doğu kesitine paralel, -105cm derinlikte, iki grup halinde pişmiş-toprak figürinler ortaya çıkarılmıştır. Güneydeki grubun etrafında bulunan metal çivilerden anlaşıldığına göre bunlar 30x25cm’lik bir ahşap kutu içerisinde yer alıyorlardı. Bu grupta 9 pişmiş-toprak figürin bulunmaktadır. Diğer grupta ise iki adet çivi bulunması aynı türden bir uygulamayı akla getirmektedir. Kuzeydeki grupta 3 pişmiş toprak figürin, 1 skyphos ve 1 kandil ele geçmiştir. Açmanın tam ortasında ise, -75cm derinlikte, 35cm çapında, içinde sadece yanık kemik parçaları bulunan UM9 yer alıyordu (Resim 57) .
F3-c açmasında, -115cm derinlikte, pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde kapatılmış M38 mezarı ortaya çıkarılmıştır (Resim 58) . Mezarda 1 kırık lekythos ve 2 kandil bulunmuştur. İki yanındaki yanık izlerinden gömüldüğü yerde yakıldığı düşünülmüştür. İçinden sadece yanık kemik parçaları çıkan, 35cm çapındaki UM10 -67cm derinlikte, ele geçmiştir (Resim 59) . M41, -30cm derinlikte ortaya çıkarılmıştır. Pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde kapatılmış mezardan 1 kandil, üzerinde kabartma şeklinde su kuşları işlenmiş 1 kırık lekythos (Resim 60) , 2 unguentarium bulunmuştur. M41’in içindeki kömürleşmiş bir kütük parçası ve etrafındaki yanık izlerinden cesedin burada yakıldığı anlaşılmaktadır. Doğrudan toprağa gömülen, içinde iskelet dışında bir şey bulunmayan ve başı güneyde olan M42, -115cm derinlikte ortaya çıkmıştır (Resim 61) . M43, -50cm derinliktedir ve pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmış mezarın başucuna devşirme bir mermer mezar steli parçası kapatılmıştır (Resim 62) . İskeletin başı altındaki kütük ve iki yanındaki yanık izlerinden cesedin burada yakıldığı anlaşılmaktadır. Mezarın içinden birkaç unguentarium parçası dışında buluntu çıkmamıştır.
F3-c açmasında, -70cm derinlikte, M49 bulundu (Resim 63) . Mezardan çok miktarda kül ve kemik parçası yanında 1 unguentarium çıktı. Burada yer alan M50 -105cm derinlikte ortaya çıkarıldı (Resim 63) . Pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmış mezarda iskelet dışında bulguya rastlanmadı. Aynı açmada, -110 cm derinlikte rastlanan PM1 kırılarak (Resim 65) -üst seviyelerinde- içerisine direkt toprağa gömü şeklinde yatırılmış M51 -130cm derinlikte ortaya çıktı (Resim 64) . Mezarda iskelet dışında bir bulguya rastlanmadı. 215cm boyunda 140cm çapındaki, antik çağda kırılıp kenetlerle birleştirildiği anlaşılan PM1’de tabana serilmiş çakıl üzerine başucu, pitosun ağız kenarına denk gelecek şekilde yatırılmış iskeletten başka bir buluntuya rastlanmadı (Resim 66) . F4-a ile birleştirilen açmanın güney-doğu köşesinde, TM1’in devamı ortaya çıkarıldı (Resim 67 – Resim 68 ). Birinin ağzında korozyonlu bronz sikke bulunan 4 adet kafatası ortaya çıkarıldı. Kafataslarından birinin çenesinin altından 1 pişmiş-toprak savaşçı figürini ortaya çıkarıldı.
F4-a açmasındaki kazılar da ilk kez ekibimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Burada -15 cm derinliğe kadar inilen çalışmalarda, birkaç seramik kırığından başka bir buluntuya rastlanmamıştır. Açmada -45cm derinlikte ise 60cm uzunluğunda, 23cm çapında bir su künkü parçalar halinde ortaya çıkmıştır. Açmanın kuzey-doğu köşesinde -85cm derinlikte TM1 ortaya çıkarıldı (Resim 67 – Resim 68 ) . Toplu olarak gömülen 5 adet iskeletten biri çocuğa aittir ve ters yönde (başı diğerlerinin ayakucuna gelecek şekilde) yatmaktadır. Mezarda 2 pişmiş toprak kandil, 1 bronz strigilis parçaları, 2 cam unguentarium (Resim 69) , 1 kemik kaşık ve 4 adet pişmiş toprak kukla bacağı ortaya çıkarılmıştır. F4-a açmasının güneydoğu köşesinde, -45cm derinlikte taş temel kalıntısı bulunurken, TM1’de devam edilen çalışmalarda kırık pişmiş toprak Persli Savaşçı, 1 cam unguentarium, 1 kemik saç tokası (kırık), çocuk iskeletinin ağzından oldukça tahrip olmuş 1 altın kaplama demir sikke ele geçmiştir (Resim 70) . Aynı açmadaki UM2 ise -50cm derinlikte ortaya çıkarılmıştır (Resim 71) . Etrafı moloz taşlarla çevrilmiş mezarın içerisinden çıkan çok sayıda demir çivi, ahşap bir tabuta işaret ederken, başucu kısmına kapatılan pitos kapağının üstüne pişmiş toprak bir levha yerleştirilmiştir. Mezardan 1 sikke ve 1 strigilise ait parçalar ele geçmiştir. Mezarın kuzeyinde, -88cm derinlikte, 1 pişmiş-toprak kandil, kırık bir lektyhos, rastlandı. İçinde 2 unguentarium bulunan M15, -58cm derinde, taş temel üzerinde ele geçmiştir. Aynı açmada, UM5 mezarı, -95cm derinlikte ortaya çıkarıldı (Resim 72). Üzerinden 1 lekyhos ve bir başka seramiğe ait tanımlanamayan parçalar ele geçti. Mezarın içerisinden sadece kırık kemik parçaları çıktı. Açmanın güneydoğu köşesinden, -51cm derinlikte, 1 kandil ve M26’nın batısında bir unguentarium bulunmuştur. Bu açmadaki M19, -88cm derinlikte, ortaya çıkarıldı (Resim 73) . Dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kapatılmış ve etrafı moloz taşlarla çevrilmiş durumdaki mezarın içinde 1 bronz sikke, 1 unguentarium ve 1 kandil ele geçti. Dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kaplı M21, -65cm derinlikte yer almaktadır (Resim 73) . Mezarın içinde 1 kandil, 1 unguentarium ve bir cam vazo kırık olarak ele geçmiştir.
F4-a açmasında, -80 m derinlikte, dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kaplı M26 bulunmuştur. İçerisinden çok miktarda kül çıkan mezardan, 6 unguentarium ve 1 kandil çıktı (Resim 74) . Mezarın dışında, batı yanda -43 cm derinlikte 1 unguentarium daha bulunmuştur. Aynı açmada -80cm derinlikte rastlanan, dışbükey pişmiş-toprak levhalarla kaplı M29’un (Resim 75) 35cm batısında, -107cm derinde ortaya çıkarılan, sağlam ve kapalı UM7’nin içinden yanmış ve kırılmış kemikler çıkmıştır (Resim 76) . UM7’nin hemen doğu yanında, -108 cm derinlikte, bir kısmı parçalanmış durumda pişmiş toprak figürinler ele geçti (Resim 77) . Açmanın doğu kenarına yakın, -85cm derinlikte, pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmış ve etrafı iri taşlarla çevrilmiş M34 mezarı bulunmuştur. Yoğun kül gözlenen mezardan 3 unguentarium ele geçti.
Devam eden çalışmalarda, -125cm derinlikte pişmiş-toprak levhalarla semerdam biçiminde kapatılmış M35’e rastlanmıştır (Resim 78) . İçinde kömür ve kül kalıntıları yanında 1 bronz sikke ile 2 unguentarium ele geçmiştir. Aynı açmada, -30cm derinlikte M37’ye rastlandı (Resim 79) . Pişmiş toprak levhalarla semerdam biçiminde örtülmüş mezarın baş ve ayakucuna dışbükey levhalar kapatılmıştır. Mezarda kül dışında iskeletin ağzından 1 bronz sikke ve kafatasının yanında toplu halde kırık hayvan (?) kemikleri ve bir kupa (Resim 80) ele geçmiştir. M39 (Resim 78) , -135cm derinlikte ortaya çıkarılmıştır. Dışbükey pişmiş toprak levhalarla kapatılmış mezarda kömür kalıntıları ve yanık kemikler gözlenmiştir. İskeletin ağzından korozyonlu 1 bronz sikke, 1 unguentarium ve 1 kandil bulunmuştur. M40 ise aynı açmada ve aynı derinlikte bulundu (Resim 78) . Dışbükey pişmiş toprak levhalarla kapatılmış mezardan kömür ve yanık kemik parçaları çıkmıştır. Mezarda iskeletin ağzından 1 sikke, 3 unguentarium, 1 kandil ve 1 kırık lekythos bulunmuştur. Açmanın -130cm derinliğinde birçok yerde yanık izleri gözlenmiştir.
F3-c ile birleştirilen açmada, çoğu F4-a içinde kalan M44, -30cm derinlikte, ortaya çıkarılmıştır. Bu birleştirilen alanda, -85cm derinlikte, 25 cm çapında UM11’e rastlanmıştır (Resim 81) . İçinden yanık kemik parçaları ile 1 unguentarium ele geçmiştir. Etrafında biri kırık 2 unguentarium bulunmuştur. M47 ve M48 -152cm derinlikte ortaya çıkarılmıştır (Resim 82) . M47, pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmış, içinden iri yanık kütük kalıntıları, 1 unguentarium ve 1 lekythos ortaya çıkarılmıştır. M48 ise, pişmiş-toprak levhalarla semerdam şeklinde kapatılmıştır. Mezarın dışında başucu civarından kırık halde 5 unguentarium, içinde ise yanık izleri ve erimiş kemiklerin yanında 4 unguentarium ile 1 lekythos bulunmuştur (Resim 83) .
Kazı çalışmalarının yeterli olduğuna karar verildikten sonra kazı alanında korumaya yönelik tedbirler alınmış ve çalışmalara gelecek yıl devam edilmek üzere açmaların gerekli görülen bölümleri toprakla örtülmüştür. Bundan sonraki çalışmalar kazı evinde sürdürülmüştür.
Arazideki bu çalışmaların yanında, kazı evinde her gün, çıkan malzemeler yıkanıp temizlendikten sonra kurutulup gerekli görülenlerin onarımları yapılmış, çizimleri yapılıp fotoğrafları çekildikten sonra envanter kayıtları tutulmuştur. 2005 kazı çalışmalarının sonunda toplam 260 parça envanterlik ve 3 koli etüdlük malzeme Çanakkale Müze Müdürlüğü’ne teslim edilmiştir.
Bu yılki çalışmalar sırasında, köy kahvesinde iki kez slaytlar eşliğinde Parion hakkında bilgilendirme toplantısı yapılmış, bu yolla koruma bilinci oluşturulmaya çalışılmıştır.
Parion Kazısı 2005 çalışmaları sonucunda, önceki çalışmalarda kullanılan ağır iş makineleri yüzünden, kültür varlıklarının olduğu yerde kırıldığı ve ele geçen eserlerin çoğunun parçalar halinde bulunduğu tespit edilmiştir.
Parion Nekropolü’nde çok farklı tiplerde gömü olduğu tespit edilmiştir. Bunların;
1. Basamaklı Anıt Mezar. (Müze Kurtarma Kazısı’nda bulunmuş)
2. Lahit Mezar. (Müze Kurtarma Kazısı’nda bulunmuş)
3. Taş Sandık Mezar. (TSM1, TSM2, TSM3, TSM4)
4. Semerdam Mezar.
4.1. Düz Semerdam
4.1.1. Doğrudan Toprak Üzerine (M5, M6, M7, M12, M17, M22, M28, M30, M31, M33, M34, M37, M38, M41, M43, M48, M49, M50)
4.1.2. Etrafı Taşla Çevrilmiş (M8, M16, M35)
4.1.3. Başına Kapak Kapatılan (M1)
4.2. Dışbükey Semerdam
4.2.1. Doğrudan Toprak Üzerine (M4, M19, M21, M23, M26, M32, M36, M39, M40, M44, M47)
4.2.2. Etrafı Taşla Çevrilmiş (M13, M14, M15, M18, M29)
5. Tabanı Düz Pişmiş-Toprak Levha Döşeli Mezar. (M20)
6. Üzeri Taş Döşeli Mezar. (M27)
7. Doğrudan Toprağa Yatırılan Mezar. (M2, M3, M9, M10, M42, M46, M51)
8. Başı Üzerine Pitos Kapatılmış Mezar. (M45)
9. Toplu Mezar. (TM1)
10. Urne Mezar. (UM1, Um2, UM3, UM4, UM5, UM6, UM7, UM8, UM9, UM10, UM11)
11. Pitos Mezar. (PM1)
12. Ahşap Tabut Mezar. (M11, M25) şeklinde olduğu gözlenmiştir.